bugün

entry'ler (263)

beylikdüzü

gökyüzünün müthiş sesler ve ışıklar çıkarttığı bir geceye şahit olmaktadır.

kadın yazarların kalitesiz olduğu gerçeği

kadınları aşağılamanın gün geçtikçe farklı versiyonlarının bulunmasından biridir bu da. ya kadınlar ne kötü değil mi? neden ağzınıza sıçmıyorlar anlamış değilim. ay, yoksa o işi "zaten" yaptıkları için mi bu kadar kudurma?

kadın yazarlar diledikleri gibi yazabilirler. sevgililerinizi okumaya bayılıyorum kızlar. dahası hassas duygularınız çok çok şeker.

katılmadığım zırvadır.

hesabı kıza ödeten erkekten iğreniyorum diyen kız

hesap ödeyen erkekle nasıl yapabiliyor anlaşılmayan kızdır. o hesapta ne yediysen ve ne içtiysen ödeyeceksin. hayır yani o kim ki senin hesabını ödesin? sen nasıl bir şeysin ki elin adamının senin hesabını ödemesini bekliyorsun? ilişkilerin seviyesi artık şunları açık açık söyleyecek kadar düştü ya çok yazık. kimse kimsenin hesabıyla uğraşıp kıvranmak zorunda değil arkadaşım ya. paran yoksa, aranızda bunlar sıkıntı olmayacak kadar tanıdıysanız birbirinizi belki ufak şeylere tamam denebilir ama sen kalk elin adamıyla en şık, en sofistike, en pahalı, en gösterişli mekanlara gireyim diye kıçını yırt sonra vah benim param yok o ödesin işte amaan de. iğrenç bir şey ya.

bir kadını ciddiye alıp ona fikrini sormak

bugüne kadar hiç ciddiye alınmamış insan beyanı. kadınları ciddiye almak ve bir de fikrini sormak değil mi? ne büyük aptallık tüm evren için. kadın istedikten sonra fikrini söylemeden istediğini istediği zaman yaptırır. bunu anlamamış minicik beyinlerin kaprisleri her gün artıyor, üzücü.

sözlük yazarlarının itirafları

çok sıkıldım şimdi ben. şimdi, şimdi, tam şu anda, şu zaman diliminde, anın içinde, şimdi, şimdi, şimdi. hemingway boşuna takılmamıştır herhalde "şimdi"ye.

yollanan mesaja şıraak aynı anda cevap veren kız

karşısındaki insana olan saygısını gösteren kızdır. görüyorsan cevap vereceksin arkadaş, afra tafra yok.

43 kilo olan kızın ay çok şişmanım demesi

gerile gerile ağzının ortasına tel tokayı sokturacak olan kızdır. yemin ediyorum ibretlik hallere sokasım geliyor sizi. ayrıca insanı ağlama krizine sokturabilecek kapasitedir bu kızlar.

sözlük kızlarının yattığı kız sayısı

bir tanedir, her zaman en özel olarak kalacak.

edit: galiba senin yatamadığından fazlaymış yazar kardeş, kusuruma bakma. eheh.

eskiden bakkallarda olan şeyler

leblebi tozu.

ben bu yazıyı sana yazdım

kalbimden ellerine verdim, kalbimi kalbine sürdüm. gözlerinle görüp ellerinle dokundun. çırpınışlarını da hissettin sen. sen, ah sen! nasıl seviyorum seni, nasıl nasıl nasıl? okuduğum kitapları armağan ediyorum sana, tek tek her harfiyle. kalbimi armağan etmemiştim ama çaldın onu istemsizce. şimdi sana yazılmış şiirlerimi vereceğim, kalbimden söküp kalbine.

pişmanlık nedir bilmiyorsun, bana bu duyguyu hiç yaşatmamandan anlıyorum bunu. üzmek nedir, kırmak, incitmek? yok işte. kalbin tertemiz, ellerin ve yüzün gibi. seviyorum sana bakmayı. seviyorum, seviyorum, seviyorum ve daha birçok şey gibi.

düşüncelerin var, kitap gibi. düşüncelerini dinlemekse o kitabı okumak gibi. ama asla yapmacık değil. hepsi içinden, hissettirdiğin hissettiklerin. kalbini seviyorum. çok çok seviyorum tıpkı aklın, vicdanın gibi.

odamda yolculuk

yazarı xavier de maistre olan, türkçe'de ışık ergüden'in çevirmenliğiyle okuyabileceğimiz güzel kitap.

otuz altı adımdan ibaret olan bir odadaki esareti özgürlüğe dönüştürmeyi başararak edebiyat tarihine geçmiş yazar.

"gerçekten de, herkesten gizlenerek çekilebileceği küçücük bir odası bile olamayacak kadar bahtsız, terk edilmiş olabilir mi insan? işte, yolculuğun bütün hazırlığı bundan ibaret."

en yakındaki kitabın 22 sayfasının 1 cümlesi

"sana söylediler mi? bizi bulan askerler, savaşın bittiğini söyledi. saçımızı da onlar kesti. bitlenmeyi engellemek içinmiş. saçım çok yavaş uzuyor şimdi."

kıvırcık saçı düzleştirmek

ölümle eşdeğerdir ve tecrübeyle söylenendir. saatler alır ve ertesi gün uyandığınızda koskocaman bir kabarıklık size el sallar aynadan.

yazarlara göre en iyi beş roman

yalnız kadınlar sokağı: kadınların evliliklerinde yaşadıkları tüm sorunlar ve gerçek sandığımız dostlukların sahteliği başarılı bir dille anlatılmıştı.

ateşböceği yolu: hayatımda okuduğum en mükemmel dostluk kitabıydı. "birbirini kardeşi gibi benimseyen iki insanın aşamayacağı hiçbir zorluk yoktur." gibi sahte bir konusu da yoktu üstelik. hayatın içinden gelen tüm acılarla harmanlanmış bir kitaptı. devam kitabı ise ateşböceğinin şarkısı'dır.

baba ve piç: sakıncalı bir kitap. tartışmaya birçok yönden açık. tavsiyem ise şudur, okumadan önce lütfen kimsenin fikrini sormadan önyargısız bir şekilde başlayınız. aynı şekilde ben de fikrimi belirtmeyeceğim.

iki yeşil susamuru: buket uzuner'i çok sevdiğimden olsa gerek sonuyla kafamı karıştırsa da kalpte hoş bir tat bıraktığını düşündüğüm kitaptır.

sineklerin tanrısı: tek kelimeyle harika bulduğum bir kitap. çocukların dünyasında bile insanların müthiş hırslarını, öfkelerini, caniliklerini tüm çıplaklığıyla sunabilen bir kitaptı. iyi ve kötü karakter ayrımını mükemmel bir şekilde vurgulamış ve geriye düşünecek çok şey bırakmıştır. alakasız olsa da çavdar tarlasında çocuklar gibiydi benim için. asla onun kadar masum değil elbette.

rüzgar gibi geçti: ana kadın karakterin bencilliği bütün insanların içindekileri yansıtıyordu. aşkın değerinin çok geç anlaşılması deyip susabilirim. kitabın kalınlığı sizi aldatmasın, tadına doyulmayacağından emin olabilirsiniz.

birçok mükemmel kitap var dünya üzerinde ve okuduklarımız tüm yazılanların yanında bir elin parmağını geçmeyecek kadar az gibi duruyor. ancak yazmak isteyip de yazamadığım onlarca kitap var. işte burada belki bir kişiye de olsa "nasıl bir şeymiş acaba?" diye düşündürme ihtimalini umduğum kitaplar.

sözlük yazarlarının itirafları

ay nasıl sıkılıyorum, bunalıyorum, şaşırıyorum insanlarla olmaktan bazen belli değil. ne garip yaratıklarız ya. hayır suçu karşımdakine de atamıyorum, bokum gibi düşünse de karşımızdaki "insan işte" deyip geçmek durumunda kalıyoruz çünkü. midesiziz, kanımız bozuk bizim. kimilerininki daha fena ama. çok mide bulandırıcıyız ya, zoruma gidiyor. allah aşkına öpüşün barışın birbirinizle de birbirimizden bir bok farkımız olmadığını görün. kadın erkek gibi, erkek kadın gibi çoğu zaman. şerefsizi şerefli, şereflisi de şerefsiz olabiliyor bazen. anneler baba, babalar anne olmak zorunda oluyorlar. tamam daha devam etmeyeceğim örneklere de anlaşıldı mı yani düşünce? neyin bokunu paylaşamıyoruz allahınız aşkınıza. açgözlü canileriz şuraya bak. sen türk kızına bok atınca n'oluyor allasen? pipiniz uzamıyorsa yapmayın bence.

kadınlar yarım akıllıdır

doğru tespittir tabii çünkü diğer yarısını yetiştirmeye, eğitmeye, insan etmeye çalıştığı hödüklere çoktan kurban etmiştir.

erkeklerden kızlara tavsiyeler

yapılacak en saçma eylemdir. herkesin aklı kendine kadar. benimki de bana kadar. eheh.

şaka bir yana tavsiyeleri olan varsa erkeklere doğru kaydırması temennimizdir.

sözlük yazarlarının itirafları

amacım çiş yapmaktı, tam olarak bunun için kalkmıştım ama içim bir tuhaf oldu. yatamadım geri. başımın ağrısından öleceğim tüm gün belli ama içim çok huzursuz.

kızlardan kızlara tavsiyeler

yerine göre davranmasını bilin, kimseyle çok laçka olmaya gerek yok. kendinize kim olursa olsun, şaka niyetli dahi olsa küfür veya argo sözler söylettirmeyin.

kadın olduğunuz için çok şanslı olduğunuzu asla unutmayın.

helal etmiyorum

insanların güvenini bir torba kömürle kazanıp sonra o kömürleri hiç suçu olmadığı halde canlarıyla ödeyen ve sayılarını bile onlardan dolayı doğru bir şekilde öğrenemediğimiz kimseye hakkımı helal etmiyorum.

bizim ülkemizde ve bizim topraklarımızda bizi aşağılayan ve hor gören kimseye hakkımı helal etmiyorum.

vatandaşımızı tekmeleme hakkını kendinde gören morali çok bozuk olan o şerefsiz şahsa hakkımı helal etmiyorum.

bu vatandaşların oylarıyla tepemize çıkıp özellikle 2013-2014 yıllarında kafamıza sıçmaya deli bir cesaretle başlayan o insana hakkımı helal etmiyorum.

not: keşke ölseniz.